Harun Reşit’in Gerçek Değeri: Behlül Dânâ’nın Çarpıcı Cevabı

Hikmet sahibi Behlül Dânâ, sadece derin felsefi sorularla değil, günlük yaşamdan aldığı örneklerle de insanoğluna ayna tutmasını bilirdi. Halife Hârun Reşit ile yaşadığı bu anı, makam ve mevkiin gerçek değer karşısındaki durumunu gözler önüne seriyor.

Bir gün Hârun Reşit, Behlül Dânâ ile birlikte hamama gitti. Halife, hamam sıcağında Behlül’e merakla sordu:

“Sence ben köle olsaydım ne olurdum, kaç para ederdim?”

Behlül, halifenin yüzüne şöyle bir bakıp düşündü ve:

“50 dinar” diye cevap verdi.

Bu cevap karşısında Hârun Reşit sinirlenerek:

“Divane! Sadece üzerimdeki peştemal bile 50 dinar eder” diye bağırdı.

Behlül ise sakin bir şekilde şu cevabı verdi:

“Zaten ben de peştemalin değerini söylemiştim. Yoksa halifenin bir değeri yok.”

Bu kısa ama etkili diyalog, toplumsal statü ile gerçek insan değeri arasındaki farkı keskin bir şekilde ortaya koyuyor. Behlül Dânâ’nın verdiği cevap, makamın, unvanın ve zenginliğin kişinin özündeki değerini belirlemediğini vurguluyor.

Halife Hârun Reşit, sahip olduğu maddi varlıkların değerini bilse de, bu malların kendisini değerli kıldığını sanıyordu. Behlül ise ona, gerçek değerin karakterde, erderde ve insani vasıflarda olduğunu hatırlattı.

Bu hikaye günümüzde de geçerliliğini koruyor: İnsanın değeri, giydiği kıyafetlerin, kullandığı eşyaların ya da taşıdığı unvanların pahalılığıyla ölçülmez. Asıl değer, kişinin ne kadar dürüst, merhametli, adaletli ve hikmetli olduğunda gizlidir.

Behlül Dânâ’nın bu sözü, hem o dönemin hem de bugünün insanına şunu hatırlatır: Gerçek zenginlik maddi varlıklarda değil, kalp ve ruh zenginliğindedir.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir